Sevgilerle...
26 Ağustos 2012 Pazar
23 Ağustos 2012 Perşembe
"Biliyor musun, herkes bir boş yeri aydınlatıyor"
Acaba yazılanlar hep aynı kadına olduğu için midir? yoksa başka bir sızı barındırır mı bilmem ama hem Turgut Uyar'dan, hem Cemal Süreya'dan bir şeyler bulabilmek güzeldir. Onlar kendi sevdalarında, bizler kendi sevdalarımızda yanıp kavrulurken içimizi serinletecek bir şeyler ararken bulamamak bundandır. Aşktan.
Tomris Uyar'la Turgut Uyar'ın evliliği, Tomris hanımın Cemal Süreya ile kötü giden evlilikleri sırasında birbirlerine yolladıkları mektuplar sonrasında olmuş.
-Hayat hep Cemal Süreya’ya vurmuş zaten.
-Hadi ya başka nolmuş?-Bir de y’sini kaybetmiş işte.
Bu konuda ne eleştiri ne de yorum yapabiliyorum nedense. Öyle duruyor işte orada, sadece beslenebiliyorum o kadar.
Kitap kapağında yazan küçük sözlerde saklı sanki her şey;
"Biliyor musun, herkes bir boş yeri aydınlatıyor."
Sevgilerle...
16 Ağustos 2012 Perşembe
Fatma'nın Eli
Zücaciye, el sanatları, işleme, gümüş sanatları vb. pek çok alanda gördüğümüz bu figürün adı Fatma'nın eli.
Bahsedilen Fatma ise Hz. Muhammed'in "vücudumun bir parçası, gözümün nuru; kalbim ve vicdanım" dediği soyunu devam ettiren kızı Fatma.
Fatma ana benim kültürümde her zaman yoldaş edilen, komşu eylenen, sabrından dilenen, bereketi sofralara istenen, yaren, eş, dost, güzelliktir. Evlerimizde bir şekilde bulunan bu figürün artık çok fazla alanda kullanıldığını görünce bu konuda bir şeyler karalamak istedim.
Fatma'nın elinin evlere bereket, şans, sabır gibi erdemlerin getirildiğine inanılır. Öyle ki bu inancın bir hikayesi bile var.
Hz. Muhammed'in kızı Fatma, kocası Hz. Ali'yi genç ve güzel bir odalıkla görünce o sırada pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırır ve karıştırmaya başlar. Kocası durumu fark edince Fatma'nın elini tencereden çıkartır ve elinde hiç bir yanık olmadığı görülür!
Hz. Fatma salt dinsel boyutta değil, mitolojik bir efsane olarak Anadolu'dan Hİndistan'a kadar uzanır.
Mersin yöresi Tahtacı Türkmenleri arasında doğum esnasında ebenin işe "Benim elim değil, Fatma Ana'nın eli" diyerek başladığını, doğum yapacak kadının karnını eliyle ovup doğumu gerçekleştirmeye çalıştığı biliniyor.
Yaşamsal ve mucizevi boyutlarda pek çok güzellik ve erdemle dolu olan Fatma, Hz. Ayşe'nin anlattığı üzere "Resulullah'a Fatıma'yı sanki bal şerbeti içer gibi öylesine öpmesinin sebebini sordum. Bana 'Beni miraca götürdükleri gece Cebrail beni cennetin içine götürdü ve bana bir elma verdi. Onu yedim. Ne zaman o elmayı özlesem Fatma'yı öpüp, cennetin kokusunu ondan alıyorum. O benim kalbim, ruhum ve vicdanımdır. Her kim onu üzerse beni, her kim beni üzerse Allah'ı üzmüştür". demiştir.
Fatma Ana yoldaşınız olsun... Sevgilerle...
6 Ağustos 2012 Pazartesi
Herkes Çocuk Sever
Sorun kaynağı üzerine pek çok sosyolojik çalışmalar, değerlendirmeler okuduk elbetteki. Bu çalışmaların sonucunda varılan yer ise daha içler acısı halde. İnsanların artık bunu bir suç olarak görmediği, hatta bu istismarın bizzat çocuğun yakın çevresinden, hatta onu korumakla yükümlü makamlardan geldiği sonucu var. Ensest ilişkiler bu konuda başı çekmekte. Peki bizlere ne oluyor da 10 yaşındaki bir kız çocuğunun dayısı amcası, abisi, babası bu kıza cinsel bir yakınlık hissedebiliyor.
Bu konun, bu hissiyatın asla eğitimle-eğitimsizlikle alakalı olduğu kanaatinde değilim, öyle olsa okuduğumuz yurt müdürlerinin, öğretmenlerin, doktorların, taciz haberlerinin hiç biri olmamalıydı. Bu konuda araştırmalar sürerken toplumun verdiği tepki ise inanılmayacak cinsten. Bakın toplum ne diyor bunun için; "Eğer zor kullanma ve şiddet yoksa, bir duygusal bağ ve hatta evlenme niyeti var ise, bir yetişkinin, bir kız çocuğunu cinsel partner olarak görmesinde bir tuhaflık görülmüyor."
Öğretmenlerin 9 yaşındaki öğrencileri ile cinsel ilişkilerini kendi rızası ile şeklinde açıklarken burada da bir tuhaflık görülmüyor olması esas tuhafın anlamıyla yüzleştiriyor sanırım. Çocuğun cinsel istismarına çanak tutan, bir yetişkin ile çocuğun evlenmesini normal karşılayan kültürel yapı ile yaşan bir toplumda bu konuyla mücadele ise gittikçe zorlaşmakta. Bu iğrençliklere kirlenen küçük bedenler yok oldukça, bizlerin bilinci söz konusu olacak diye düşünüyorum. Peki bunun azami miktarı nedir? Daha kaç kız çocuğu bu olaya maruz kalıyor ve kalacaktır? Vicdani rahatlıkla uyuyabilmemiz ne acı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)