Kütüphanecinin, kütüphanede fısıldayan gençlere avazı çıktığı kadar bağırması gibiydi yaptığım yanlışlar. Bir başka yanlışı örtmeye çalışırken bağıra bağıra yenisini yapıyordum bu defa. En kötü olanıysa; ben doğru olanı yapıyorum vücut dilini kullanıp, egomu tavana sıçratıp, ben doğru yapıyorum diye düşünerek.
Çevreden görenlerinse şöyle bir bakıp cık cık çekerek ders çalışmaya devam etmeleri bu duruşumla yanıma kimseyi yaklaştırmamamdan kaynaklıydı belli ki. Sessizce hayata devam edenlerin insanların yanında ben bağıra bağıra hata yapıyordum. En fazla sessiz kalmam gereken yerde, sessizliğin içinde inleyen sesimle herkesi rahatsız ederek.
Şimdi bu yanlışı kütüphanede ders çalışırken fark etmemse oldukça ironik. Hayatın güzel bir yanı gibi görmemse içimden atamadığım iyimserlik (bazen salaklığa dönüşür) durumundan gösteriyor kendini.
En güzel kıyafetlerini gösterdiğin insanlar, seni çırılçıplak bırakmak isterken sen üzerinde kalan son sağlam gömleğinle mağrur yoluna devam ediyorsun. Kış geldi ya bu günlerde, elbet üşürsün. Yağmurlu bir memlekette yaşıyorsan, belki içine akan yağmurla derinden daha da üşürsün.
Kullanılırsın, atılırsın. Kirletenlerin hep kirli kalacakları zamanda, sen her yağmurda, her dost omzunda temizlenirsin...
Bu sefer dilekler içte kalsın...
Hep dilediğimiz; Sevgilere, Berraklığa, Samimiyete, İçtenliğe ve tabii ki İnsanlığa...
Gizem.
9 Kasım 2012 Cuma
1 Kasım 2012 Perşembe
Döl Yorgunu
Beni sevme sakın
Ateşleri sev kıtlıkları sev, yoksullukları sev
Beni sevme sakın.
Yoluma yatmıyor mu her sabah bu bakkal sabahları
böyle edepsiz.
Hızıma düşmüyor mu bu kumsal öğle sonları
kesiliyorum!
Ben seni biliyorum çok eskilerden - sen varsın
Zinciri it seslerinden liman denizlerinden
Sokaklarda ezik gül ağrıları.
Beni sevme sakın
Beni katma ekmeğine beni bölme uykularında beni azaltma.
Döl yorgunu dallar mısın seni sevdikçe tükeniyorum.
Başka dur başka söyle başka sevil ama hiç bitme.
Sulara bak göçüp giden kuşlara bak son gülü kopar ağlama.
Bu ışıklar kalsın orada beni bırak sen çek git.
Büyüt beni etlerinde ağrın gibi türkülere dök.
Bir karanfil tütsün uzaklarda ellerin değsin değmesin.
Beni sevme sakın.
Ateşleri sev, kıtlıkları sev, yoksullukları sev.
Beni sevme sakın.
Beni hiç sevme
Bu belki yok olduğumuz
Bu belki bensizliğin
Belki.
Hasan Hüseyin Korkmazgil.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)