10 Eylül 2012 Pazartesi

Yorgunlar




Geçenlerde Ankara'nın en güzel mekanlarından Dost Kitapevi'nde dolaşırken bu kitaba rastladım. Biraz kurcaladıktan sonra içindeki yolculuğu merak edip edindim. Yorgunlar, 1954-1958 yılları arasında yazılmış sekiz öykünün yer aldığı bir kitap. Kitabın ilk öyküsü ise 1954 yılında dokuz yaşındaki bir yazarın kaleminden çıkmış. 50 li kuşağın edebi ruhunu yansıttığı düşünülen bir kitap. Erdal ÖZ Yorgunları o yıllardan sonra bir daha yayımlamamış ama kitaptaki kimi öyküleri değişiklerle yeni kitaplarına taşımış.






Kısa ama yoğun yolculukları sevenler için tarifi zor bir yolculuk. Erdal ÖZ'ün kalemini ise tartışmak kuşkusuz yakışıksız bir durum. Derinlerde yaşayıp, bize sunduklarıyla gönüle işleyen ÖZ gittiği tarifsiz yerlerden hala yüreğimize dokunuyorsa, elbette sevilmeyi, yüceltilmeyi hak eden ender kişiliklerden.


Kitaptan mini cümlecikler ya da uzun paragraflar yazmayacağım. Bir öyküden yazsam diğeri küsecekmiş sanki. İyisi mi edinip okumak...





Sevgilerle kalın, tarifi zor güzelliklerle...

1 Eylül 2012 Cumartesi

Diyalog








Emma Peel: Şuna bakar mısın? Ne kadar tatlı...

Karşıdaki Adam: Evet... yani... tatlı...

Emma Peel: Sevgisizliğin yüzünden okunuyor.

Karşıdaki Adam: Sevgisizlik değil benimki. Kediyle yaşadığın şu ilişkiyi inandırıcı bulmuyorum. İlkel bir hayvan sonuçta. Onun üstünde çeşitli duygularını tatmin ediyorsun: Dokunmak, sahip olmak, gülmek, sevmek, beslemek, annelik yapmak... ne bileyim işte... tek derdin kendini tamamlamak.

Emma Peel: Ne güzel söyledin. Kendimi tamamlıyorum.

Karşıdaki Adam: Dediğime geldin yani...

Emma Peel: Gelmek ne kelime? Ben çoktan geçtim orayı... Öylesine eksik ki insan dediğin, tamamlanması lazım bir adım daha atabilmek için, ayakta kalabilmek için. Öylesine özgüvenli, ödünsüz ve gerçek ki şu kucağımdaki kedi, nefret denizinde boğulmamam için her an can simidi atıyor bana. Ve öylesine ikiyüzlüsün ki, sevimli buluyor gibi yapman bile tiksindiriyor beni.

Karşıdaki Adam: İnanıyor musun bu dediklerine?

Emma Peel: Kendi sözlerime bile bu kediden daha çok inanmıyorum.

Karşıdaki Adam: Tuhaflaştın yine... Adı ne bunun?

Emma Peel: Sence? Sence adı ne olabilir?



Yekta Kopan'ın dünyasına sonsuz teşekkürle...