21 Aralık 2012 Cuma

Karalama

Bazen bir şeye tamam dersin ve sihir başlar. Kötümü iyi mi bilmeden, tüm hayatın o tamam üzerine kurulur. Her şey yarım, ama sözler tamam.







Fotoğraflar; Nuri Bilge Ceylan
 



















17 Aralık 2012 Pazartesi

Yurt Yaşantısı

6 metrekare içinde barınan, dört yaşam var burada. Ayakkabıları, şampuanları, temiz ve kirli çamaşırları, terlikleri, kitapları, ıslak havluları, tuvalet kağıtları ve daha bir çok detayla beraber. Bunun bir parçası olmak için can attığım yılları hatırlıyorum da... Acaba gerçekten istemeli miymişim tekrar düşünüyorum. Sadece bu ayrıntılar ve daha fazlası içinde sürdürmeye çalıştığım hayat için değil elbette. Hayalini kurduğum okul, dünya için. Konuyu buraya getirmek değildi esasen amacım.

Sadece farklı hayatlarla bu kadar iç içe yaşarken, motivasyonumu üst düzeyde tutma çabamı anlatmak istedim bir nebze. Oda da 4 kişiyiz. Herkes 4. sınıf.



Process konusunda her gün zorlandığı için (gerçekten zorlandığı şey yaşamak aslında) ağlayan gıda mühendisi adayımız, dünya algısı bana en uzak olan; ilgisinin çoğunu başkalarının ne yaptığı, ne giydiğini anlamak ve bolca makyaj yapmak olan bir kimyager adayımız, etrafına hep gülen gözlerle bakan, çocuklardan aldığı enerjisini (ben böyle düşünüyorum) her zaman bize yansıtan bir okul öncesi eğitmeni adayımız ve benden oluşmakta. Günlük koşturman bitip de sonunda dinlenmek, kendine vakit ayırmak için geldiğin odanda her daim ağlayan birilerini bulmak artık gün itibari ile sinirlerimi laçka etti. Durumum buraya gelince iç dökmek şart oldu.

Çevresindekilerin hayatlarının zorluklarını görmemesi ya da en önemlisi farklı yerden bakmayı denememesi işini oldukça zorluyor. Dinleyici görevim mevcut lakin benimki de sinir.
Ağlamak durumuna yüklediğim anlamı alt üst edip  zırlak tabirini beynime yüklüyor adeta. Asla küstah olduğumu, sıkıntısıyla dalga geçtiğimi düşünmeyin durum sanıldığından fazlasıyla sığ çünkü. Üniversite, hocalar, sınavlar, sorular, yok o onu geçirmemiş de bir şeyler de bir şeyler. Bu sırada kaçırılan kocaman kocaman hayatlar. Hayatı yakalamak adı altında gerçekleşiyor olması da bence giydirilebilecek en güzel kılıflardan.

Böyle böyle geçmekte yurtta günler. Benin neler yaşadığım, nerelere koşturduğum konusuna değinmekse çok saçma geldi. Beden yorgunluğumun mevcudiyeti, ruhumun istekleriyle birleşince işim biraz karışıyor. Neyse ki baş edilemez değiller. Yeter ki gücümüze güç katan etrafımızdaki sıcacık gülümseyenler hiç yitmesin.

Sevgiler...

7 Aralık 2012 Cuma

Şefkat

Söylerken üzerinde durduğumuz "f" harfinden midir, yoksa başka bir şeyden mi bilmem ama sizinde içinize işleyen bir şeyler yok mu bu sözcükte? 


Benim aklıma her zaman ilk gelen şey bebeğini emziren bir anne görüntüsü oluyor.İçime işliyor nedense bu olay.  Pek klişe gelebilir, gerçi bu kadın olmamdan kaynaklı bir sahne de olabilir ama görüntü kim ne derse desin eşsiz, mucizevidir.




Konuyla ilgili Ekşi Sözlükte dolaşırken bir kaç tane girdiyi sizlerle paylaşmak istedim.

Bakın neler demişler;

*bardaki sarışın kadın...
*bir miras olarak yalın bir duygu. kendine kendine kaybolabilen sevmek duygusunun acılı hali.
*yüreğinizi açma edimidir
*en yalın duygu. beklentisiz, anlık gelişen ama samimiyet kokan.
*annemin adıdır.
*hiçbir şeyden korkmam bundan korktuğum kadar. tuhaf bir çaresizlik yükler üstüme.
*yavruağzıdır.


Sizin şefkatten anladığınız nedir? Biraz düşünelim, hep böyle dokunalım her şeye..

Sevgiyle..