16 Aralık 2011 Cuma

mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan

Atilla İlhan olsun bugün ki konumuz.. Onun toplumculuğu, devrimciliği, yazarlığı, şairliği, sanatçılığı olsun insanlığı olsun.. Yüreğimize dokunan yanı olsun istedim. Büyük hayranlık beslediğim Atilla İlhan'dan bahsetmek onu okumak yada içine sindirebilmek her yazdığından olmasa da çoğu yazdıklarından kendinden bir şeyler bulabilmek ne doyumsuz bir tat. yazımın başlığından da anlarsınız belki genel olarak ondan bahsetmek zor onu anlatabilmek de öyle beni en çok etkileyen şiirlerinden birini paylaşmak istedim.. Atilla İlhan bakın ne diyor şiirleri için: "... benim şiirlerimde aşk bir kere çağdaş insanın içinde kıvrandığı gerilimle birlikte verilmektedir, bu onları etkiliyor, bir; ayrıca soyut olarak değil gündelik bir yaşantı içinde, üstelik bir büyük şehir yaşantısı içinde verilmektedir. bu da özdeşleşmelerini kolaylaştırıyor, iki. bir bakıma birkaç kuşağın gençleri bu şiirlerde büyük şehirlerin dağdağalı yaşantısı arasında yaşadıkları, yaşamaya özendikleri sevdaları bulmuşlardır. bu yüzden de sevmişlerdir bu şiirleri." 



Sonunda da Zuhal Olcay'ın mükemmel sesinden şiirin bestesini dinler gideceğiniz yerlere gider bir kaç anı bir kaç soluk yaşar dönersiniz belki.. İçimizde biriktirdiklerimizi yine içimize gömüp yutkunuruz. Ayrıca uzakta olup da aslında ne kadar yakınımızda olduğunu bilenlere gelsin. Üzülmesinler oldukları yerlerde çünkü zaten buradalar desin kelimeler.

AYRILIK SEVDAYA DAHİL

Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Her yerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili

Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalarGittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder