9 Mart 2013 Cumartesi

Arkası Yarın



Uzun zamandır yazıp da yazamamanın içinde, kendi kendime yazıp yazıp sildiğim cümlelerin arasında kendime tutunacak bir kağıt kalem ararken, aslında çok samimi gibi görünüp içinde çok az belki bir parça samimiyet taşıyan blog yazımdan minicik bir başlangıç. (devamı gelecek...)







Hayatımda bir şeyi değiştirmeye, bir şeyin oluruna-olmazına karar veriyorsam şayet hep mor yatak örtümün üzerine biriken kızıl saç tellerimi toplarken buluyorum kendimi. Zaten çok dökülen cılız saçlarım daha da dökülmeye başlıyor. Sonra morla kızıl ne kadar uyumsuz deyip mor hırkamı giyinmek için karar verdiğim günle beraber hırkadan da vazgeçiyorum. İşte burada hep o başta bahsettiğim tutunacak kağıt kalemlere ihtiyacım oluyor. Sonra gelsin sonu gelmez, virgülsüz çok özendiğim yazarlar gibi kurulmaya çalışılan cümleler. Bakalım bu şişe hangi kıyıdan çıkacak...






Yazıp yazıp cam şişe bulamadığımdan plastik şişelere koyup atıyorum Atakum sahilden denize... Çevre konusunda inanılmaz hassas zannederdim kendimi, bir gün bir arkadaşımla yine o sahilde bira içerken bitirdiği  şişeyi salladı tüm gücüyle. Ne yapıyorsun dememe kalmadan fırladı şişe..
Kızıyorum ben, ne yapıyorsun bıdı bıdı bir şeyler sayıyorum işte...
Sus dedi bak fırlat sende ne kadar rahatlayacaksın.. Denesem mi denemesem mi tereddütü!!
yapacak olmak için düşündüğüm şey için daha 2 dk önce savurduğum havada dağılan bir ton sözlükle beraber belkide biraz alkolden salladım ben de...

Sonra arkasından koşmak istedim, o denize daldı özgür oldu sanki ben yine burada kaldım gibi... bilmem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder