Mart’tan beri bir şeyler karalamıyormuşum bloguma. Ya da
karaladıklarımı yansıtmıyormuşum görüldüğü üzere. Aradan geçen dört koca ayda
hayatımdaki, hayatınızdaki değişiklikleri gözetmemek tabi ki olmaz ya, biz yine
her zaman ki olumluluğumuzla gülümseyip başımızı bir efendi selamıyla yana
yatırıp hafif öne eğerek gözlerimizi kırparken bakarız karşımızdakinin
gözlerinin içine tüm yaşam sevincimizi ona yansıtmaya çalışarak.
İçimiz kan da
ağlasa dertlerimiz, sıkıntılarımızı, hayat mücadelemiz ellerini boğazımızın
üzerine olanca hırsıyla dayasa da bunu yapmak sanırım hem karşımızdakini hem de
bizi bir nebze iyileştirir.
Çevremde hep yapmak istediklerinin yapamayan ve olanca
umutsuzluğu ile diplere çöken insanların yüzlerine bakarken gördüğüm acıyı,
paylaşamam elbette ki lakin yüzlerine dokunurken gözlerindeki ufacık bir
parıltı bile can verir hayata. Bunu onlara göstermek ne güç iştir. Bu ara bu güçlüklerle sıkça uğraşırken
ruhumun sıkılmışlıklarına pek sıra gelmiyor.
Yaz gelmiş deniz tüm ışıltısıyla bize kendini bağışlarken
Haydar Paşa’ya bakarken yazılan bu satırlar bile umutsuzluğun değil, umudun
yanında olmak istiyor. Gözlerinizi daha iri açın. O vakit her yer Haydar Paşa
güzelliğinde olmaz elbette ki ama yüreğinizin güzelliği her yeri Haydar Paşa
yapar.
Sevgilerle kalın. Yüreğinizdeki masum sıcacık sevgilerle…
Umut, "unut"mayı da içeriyor aslında.
YanıtlaSilAralarındaki fonetik yakınlık değil sadece, bu iki kavramı bağlantılandırma nedenim..
Acı tecrübelerimiz sonraki ihtimallere pozitif yaklaşmamızı da zorlaştırıyor.
Umudunuzu hiç yitirmemeniz dileğiyle, sevgilerle..
Teşekkür ederim naif yorumunuza.. Unutmak iyileşmektir, umut dolmaktır şüphesiz.
YanıtlaSil